bilsem
kim bu kokunun sahibi
yanaklarındaki nemler
dudaklarındaki izler
kimden kaldı bize
yarım kalan şarkıların devamı
bir sonraki duanın aminleri
kimlerden emanet sana
bilsem
bilsem nedir bu mutsuzluğun
nedir başını çekişin omzumdan
kimden kaldı bu buğulu gözler sana
yanarken sana alev alev ben
kimden kaldı bu sessizlik sana
bilsem
bilsem
…
akıl sağlığı
incecik zarif bir boyun
boynun üstünde envai çeşit duyguların beslendiği gülümseme
gök kubbe maviliği gözler
20 li yaşları çoktan geçmiş bir adam
olmaması gereken bir fırtına büyütmeye başlayan
göğsünün en hassas yerinde
nasıl olacak veya olmayacak
hayatının odak noktasındakileri bir bakışa değiştirir mi insan
bir bakışa unutulur mu tüm üzüntüler, mutluluklar, yalanlar
bir bakış ki okur düşünceleri, okur da kaybettirir mantığa yolunu
sonra o gülüş
ılık ılık akan kan yavaşlar, kilitlenir de kelimeler konuşulamaz
kalakalır ifadeler
güzel bir şarkı dinler gibi durgunlaşır bakışlar
bir bardak çay gibi hissettirir kış günü o gülüş
kendini kaybetmekten korkan bir adam
30 lu yaşlara yaklaşmış
ve bir dilber daha 20 sinde bile değil
nasıl olacak veya olmayacak
kimbilir
…
bu aralar
dalmışım
boş duvarlarda bir şey görür gibiyim bu aralar
yakalayıp kendimi seyrederken aynada
salak salak gülmeye başlar gibiyim bu aralar
baktığım tek şey aynalar
gördüğüm de sadece kendim
bir avuç tuz basarsın da kanayan yarana
acır da canın yaş gelir ya gözlerinden
tuz diye sensiz şimdi sıktığım avuçlarımda
hani görsen beni şimdi böyle
kendi haline acıyan zavallı gibi
sensin tek sorumlusu
sensin avuçlarımdaki yara da
yaraya bastığım tuz da
parmakların gezinir ya parkelerde
yumuşak sesler çıkar uçlarından
hayatımın tek sesi şimdi onlar
çekip dizlerimi karnımı
duyduğum tek ses parmaklarım şimdi
var git hizmet et başkalarına, şarkılar söyle
benim bu sessiz halim hep senin yüzünden
onun kulaklarına fısıldadığın şarkılar
hep benim yüzümden şimdi
bildiğim tüm şarkıları unutmaya çalışıyorum bu aralar
sığınıp kendi avuçlarıma
kan oluyorum tuzlarına bu aralar
bu aralar vazgeçiyorum her şeyden yavaş yavaş
bu aralar vazgeçiyorum kendimden
…
sarışınım
olur da bir gün
bir yerlerde yine karşılaşırsak
o kömür karası gözlerini gözlerime değdirdiğinde
altın sarısı saçlarının her bir telini
kalbimin her bir köşesine sapla yine
kaçamak bakışlarla yor yine kalbimi
hele bir de gülümse ki al canımı oracıkta
sonra yine bin sevdiğinin arabasına ve
karış karanlığın içine doğru
uyu kollarında
varsın git yine ona
varsın hiç benim olma
ama
yine de bir kez daha bak bana öylece
bak be sarışınım…
inanmak..
ellerimde belirsiz bir resim
tanıdık ama bir o kadar uzak bir yüz
ve taptaze bahar kokusu
ve az bilindik bir şarkı
ne yüzünü gören var
ne sesini tanıyan
ama adın geçti mi bir yerlerde
sen gör buraları
kaç kelime biliyorsam yetmez ucu uca getirmeye
ve anlatsam seni kimse inanmaz bana
deli diyorlar bana ama
adını bilmeyen çiçek
kokunu tanımayan kelebek kalmadı burda
içinde adının geçmedi kelimem kalmadı
seni anlatmadığım dostum da yok desem derim
ama işte inanmaz kimse bana
sen inan ama
sadece sen…
sen
seni beklemişim ben oysa
ezberlediğim tüm şarkılar
tüm dualar meğerse sana çıkıyormuş
bildiğim tüm kelimelerin
tanıdığım tüm insanların anlamı
senmişsin meğerse
yorulduğumda
sen mişsin yaslandığım omuz
ılık bir senmişsin damarlarımda gezinen
titrediğimde battaniyem, sıcak bir fincan çayımmışsın sen
şimdi tam burada
hayatı boyunca bir çok şeye geç kalan ben
senin karşında
vazgeçmişken tüm doğrularımdan yanlışlarımdan
dudaklarından dökülecek her sözcük için
kalan ömrümün her gününü feda etmeye hazır
tüm değerlerimi sana bağlarken
varlığınla dünyada cenneti yaşıyorum
…
ortasında
üstüm başım çamur içinde
belime kadar balçığın ortasında
umutsuz ama iştahlı bakınıyorum
bakınıyorum ki bir el
bir ağaç dalı veya bir ip
uzanıverir yanıma da
kurtarır beni çaresizliğimden
çekip çıkarır beni diye
ıslığımın melodisi değişiyor
havanın kararması da cabası
korkumdan değilde
düşünüşümden acaba yalnız mıyım bu kadar diye
değilsem neden hala kimse gelmedi
kimse duymadı ıslığımı
kendini kandırmak böyle zamanlarda kötü işte
ama olmalı birileri buralarda
ne işim olduğunu sormadan uzatmalı elini
ipi, dalı herneyse
soruşturmadan, canımı yakmadan
neden hala kimse gelmedi ki
yok mu bir yaren batışımı izlemekle yetinmeyecek ?
ıslığımın sesinin yükseltmeliyim sanırım
dıp tırı dap tırı du
dıp tırı dap tırı du
DIP TIRI DAP TIRI DU
DIPP TIRII DAPP TIRII DUU
DIPPPP TIRIII DAPPPP TIRIIII DUUUUUU
…
severiz
düşündük o kadar da bulamadık
düşündük ki bulalım da bir yolunu
anlatalım, göstermeye çalıştığımız sevgimizi
velhasıl beceremedik
öyle yaptık böyle yaptık
anlatamadık sevgimizi
oturup anlatılmaz
anlatsan da inanılmaz
kaç kelime uc uca gelse de
gelse de bir olmaz
dedim ya
ne yapsak anlatılmaz
hele kelimelerle hiç anlatılmaz
neyle anlatılır dedik
onu da bulamadık
velhasıl
anlatamasak da bil istedik
biz seni ne çok severiz
hem de çok başka severiz
severiz de
anlatamayız o ayrı
…
Canım kardeşim Merve’me
gelme
gelme
sakın gelme lütfen
henüz yeni buldum kendimi
yeniden olmaz
kaybedemem
biliyorum bakarsan
dayanamaz düşerim yine
dizlerimin üstüne
acır ellerim, dirseklerim
kalkamam
sorarsan halimi hatrımı
dayanamaz anlatırım aptal gibi
unutup kalbimin enkazını
dönüveririm en başa
sanki bir şey olmamış da ölmemişim gibi
gelme lütfen
ne olur gelme
kal orada
kal da yitirmişim gibi seni
döneyim kendi yüreğime
gelme
gelme lütfen
…