düşsel kırıntılar
bugün,
bugün her zamanki gibiydi işte
dün nasılsa işte
dün ne yaptıysam işte
önceki günler de tabi
bugün,
aynı dün gibiydi işte
annem geldi öğleden sonra
yemek getirmiş iki kapta
kolunun altına papatyalar sıkıştırmış
yarım somun ekmek de bırakmış masanın üstüne
azıcık doğrulunca gördüm
şişede su kalmış akşamdan
içirdi yavaşça
içtim
yağmur yağdı biraz da
çok değil, Ekimde ne kadar yağarsa işte
lekeleriyle birlikte birazcık da nem bıraktı camlarda
tam dalacakken
alıverdi beni camın öte tarafına
uçtum sonra
rüzgar değdi avurtlarıma
uçtum sonra
kesildi ayaklarım bir anlığına
bir anlığına geçtim camın öbür tarafına
tam dalacakken
yağmur yağdı işte
soğur gibi oldu hava
soğumadı
battaniyem düştü yere dönerken yatakta
ucundan tutuvereydim
terliğimin üstüne kondu sonra
bacaklarımdan kurtulup
üşür gibi oldum, üşümedim
yetişiyormuş elim yere kadar
alıverdim yerden
uyumuşum sonra
tam dalacakken yağmur başladı işte
annem akşam yine geldi
yanaklarıma bıraktığı, yemeklerden daha lezzetliydi
yeni papatyalar getirmiş
kokusu yatağa kadar geldi
bir anlığına camın öte tarafına geçtim
kırlarda dolaştım biraz
uzandım, yuvarlandım, güneşe yetiştim
kirlendim biraz da
koştum sonra
durmadan, duramadan koştum
bir anlığına geçiverdim camın öte tarafına
ağladım annem gidince
attım battaniyeyi yere
ayağımı kıpırdattım sandım
sinirlendim
bağırdım, ağladım
uyuyayım yine dedim
tam dalacakken yağmur başladı yine
camın öte tarafına yine geçerim diye
uyuyamadım
tam dalacakken yağmur başladı yine
dayanamadım
…