27 Aralık 11

düşsel kırıntılar

bugün,
bugün her zamanki gibiydi işte
dün nasılsa işte
dün ne yaptıysam işte
önceki günler de tabi
bugün,
aynı dün gibiydi işte

annem geldi öğleden sonra
yemek getirmiş iki kapta
kolunun altına papatyalar sıkıştırmış
yarım somun ekmek de bırakmış masanın üstüne
azıcık doğrulunca gördüm
şişede su kalmış akşamdan
içirdi yavaşça
içtim

yağmur yağdı biraz da
çok değil, Ekimde ne kadar yağarsa işte
lekeleriyle birlikte birazcık da nem bıraktı camlarda
tam dalacakken
alıverdi beni camın öte tarafına
uçtum sonra
rüzgar değdi avurtlarıma
uçtum sonra
kesildi ayaklarım bir anlığına
bir anlığına geçtim camın öbür tarafına
tam dalacakken
yağmur yağdı işte
soğur gibi oldu hava
soğumadı

battaniyem düştü yere dönerken yatakta
ucundan tutuvereydim
terliğimin üstüne kondu sonra
bacaklarımdan kurtulup
üşür gibi oldum, üşümedim
yetişiyormuş elim yere kadar
alıverdim yerden
uyumuşum sonra
tam dalacakken yağmur başladı işte

annem akşam yine geldi
yanaklarıma bıraktığı, yemeklerden daha lezzetliydi
yeni papatyalar getirmiş
kokusu yatağa kadar geldi
bir anlığına camın öte tarafına geçtim
kırlarda dolaştım biraz
uzandım, yuvarlandım, güneşe yetiştim
kirlendim biraz da
koştum sonra
durmadan, duramadan koştum
bir anlığına geçiverdim camın öte tarafına
ağladım annem gidince
attım battaniyeyi yere
ayağımı kıpırdattım sandım
sinirlendim
bağırdım, ağladım
uyuyayım yine dedim
tam dalacakken yağmur başladı yine
camın öte tarafına yine geçerim diye
uyuyamadım
tam dalacakken yağmur başladı yine
dayanamadım

27 Haziran 11

haziran

uyuyamazsan Haziran geceleri
beni hatırla
camları aç
al beni içeri
anlatayım sana duymak istediklerini
kapatayım göz kapaklarını sonra
uyuyalım ay ile birlikte

uyuyamazsan Haziran geceleri
beni hatırla
öldüğümü hatırla

27 Haziran 11

misal

misal şimdi temmuz olsa aylardan
queen dinlesek yine seninle tek kulaklıktan
yine oturduğumuz yerden taş atsak denize
korkunç hikayeler anlatsam sana
hava soğusa sonra yine
sarılsak battaniyeye
ellerimiz birbirindeyken

karpuz yesek kütür kütür
ağzımız burnumuz kızarsa
okuldan, işten güçten bahsetsek
yıldızlara isim taksak yine
belli belirsiz esen rüzgara şarkılar söylesek

gözlerimizden anlasak birbirimizi
konuşmadan, söylemeden
sormadan, sorgulamadan sabahlasak
ellerin gezse vücudumda
saçlarına anlamlar yüklesem ben yine
görevli kovsa bizi yine
çığlık çığlık denize kaçsak misal

misal şimdi temmuz olsa aylardan
2002 temmuzunda olsak
18 yaşımızda olsak tekrar
sen şimdi evlenmemiş
ben kendimi kaybetmemiş olsam
gelinliği seçmeye beraber gitsek de
dünkü gelinliği giymesen
o adamla dans etmesen mesela

misal şimdi temmuz olsa aylardan
2002 temmuzunda olsak
18 yaşımızda olsak tekrar

sen yine benim olsan

30 Mayıs 11

aptal kalbim

aptal kalbimin en orta yerinden
binbir yalvarmasına rağmen aklın
atamıyor seni ruhum
gel desen yine gelir
kal desen ayrılmaz kollarında

güldüğünde unutur bütün günahlarını
adımı seslendiğinde durdurur zamanı
koşarım yine sana
durmam tek saniye
uçup gider aklım

doğrular yalanlarını tek dokunuşun
ak dersen kaybolur siyahım
gerçeklenir hayallerim dudaklarında
ne dersen kanarım
kelimelerine aşık olurum yine yeniden
güzelin güzelim, çirkinin düşmanım oluverir
ne dersen inanırım

kapanır yaraları avuçlarımın
tutarsan ellerimi
geçer ağırlığı bedenimin
kesilir ayaklarım yerlerden bilirim
öyle ki
sema dar gelir varlığıma
öyle ki inanırım sana

öyle bir şey ki seni sevmek
kaç ölümden dönsek de
kaç günahla büyüsek de
gel desen gelir
kal desen kalırım
öyle aptal ki benim zavallı kalbim
her sözüne inanırım
her sözüne
..

20 Mayıs 11

aramızdaki şey

var seninle aramızda bir şey
dudaklarımdan dökülemeyen
senin ise aklına gelmeyen
anlaşılabilir
ama anlatılamaz bir şey

o şey ki
sabahları seninle uyandıran beni
senin çocuklarını okula hazırlaman gibi
kocanı işe uğurlaman
benim seyretmem
sonra senin bana gülümsemen o şey

var seninle aramızda bir şey
bir çiçek yasaklı bahçelerde
bir düş gerçeğin tam tersinde
o şey ki
yakınlaştırır dudaklarını bana
zehirden acı
bir öpücükten çok daha günah o şey

o şey öyle bir şey ki
penceremde hayalini gösteren bana
ışıkları kapatamamam
perdeleri hep açık tutturan o şey
öyle bir şey ki
bakışlarına bin bir anlam yükleten
sözcüklerimi bağlayan sana
o şey ki
günahları unutturan teninde

var seninle aramızda bir şey
gözlerini gözlerimde unutturan
sendeki o heyecan
tıpkı bendeki gibi
gözlerinde mutluluğu, huzuru
ve çokça da günahı gösteren şey

var seninle aramızda bir şey
benim anlatamadığım
senin ise söyleyemediğin

5 Mayıs 11

yalnızlık(mış)

kaç zaman oldu seni tanıyalı
ne çok kadın girdi koynuma
çok günahı bıraktım da gerimde
hayli de gözyaşı büyütmüşüm insanlarda
ne üzmüşüm kimilerini
kimbilir

vardır hala benimle oluşunun da bir sebebi elbet
vardır yanımdan iki adımdan fazla ayrılmayışının
kaç kez küfretmişimdir sana da
ne çok da lanet etmişimdir
ayakların olsaydı sen de giderdin ama değil mi
ellerin olsaydı tokat da atardın
giderken salların da
gözlerin olsaydı ağlatırdım da seni eminim
hem de ne çok ağlardın

ah kuzum ne yalnızlıkmışsın da
kurtaramadın kendini benden

5 Mayıs 11

İstanbul

senindir artık tüm gürültüsü kentin
tüm ışıkları
tüm insanları ve tüm sokakları
yolları, kaldırımları
çay bahçeleri
aşık bankları
hepsi senindir artık

tüm şarkıları senin olsun İstanbul’un
tüm vapurları tüm martıları
onları da bırakıyorum
deniz kenarındaki kağıt helvacıları da
sıcacık tavşan kanı çayı da senin olsun
yarın sabaha hepsi senin olsun

bir sonraki sabahın güneşi
Sultanahmet’in kalabalığı
Mihrimah’ ın ezan sesi
Çamlıca’nın günbatımı
vapurların acı düdükleri
hepsi işte

bu gece bildiğim tüm hatıraları sana bırakıyorum güzel gözlüm
ezberimdeki tüm kelimeleri de bırakıyorum
ben bana ait olmayan tek şeyler gidiyorum
benim olan her şey de senin olsun
al
İstanbul’ umu sana bırakıyorum
acılar aşkları yenince
kentlerin önemi kalmıyor hatıralarda be yavrum
al neyim var neyim yoksa
bana bir sen yetersin
saçlarının hayali yeter
bakışlarının serabı yeter
yeter de artar bile bana
al hepsi senin olsun varlığımın
bir seni götürüyorum yanımda
bir onsuz yapamam ben
bir onsuz yaşayamam
varsın İstanbul eksiğim kalsın
o olmadan olur da
sen olmadan olmaz

14 Nisan 11

sen iste

sen iste bilmediğim şarkılar öğrenirim
durdurur kalabalığını şehrin
adını sorarım sokak sokak
kapı kapına İstanbul’a
sen iste tanımadığım insanlara selam veririm günlerce
aylarca seni anlatırım
ve sana olan düşkünlüğümü

görmediğim şehirler görürüm istersen
bir çift çorap, birkaç çamaşır
düşerim peşinsıra yollara
vardığım şehirlere sorarım seni
izinin tozuna hayran olurum yollarca
seni yazarım geçtiğim yerlere
ve sana olan düşkünlüğümü

sen iste ışıklar dizerim geçtiğin yollara
çiçeklerle bezerim ayaklarının altını
şiirler, şarkılar yazarım gözlerin için
bilmediğim şarkılar ezberlerim
seni söylerim lal dillere
ve sana olan düşkünlüğümü

15 Ocak 11

nerdesin

kokunla uyanırken gece
sen hala çok uzaklarda
kimbilir hangi şehir kollarındaki
kimbilir kim ben diye öpüp, kokladığın

dudaklarımda tuzun
gecelerimde hayalin
başucumda sensiz rüyalarımın korkusu
kimbilir kim rüya diye gördüğün
kimbilir kim ben diye sevdiğin

kelimelerimi eskitiyor karanlık
soğuk gece yanıyor göğsümün üstünde
kim durduracak hıçkırıklarımı ya da
kim öldürecek yüreğimi
kimbilir kim kollarında öldüğüm
nerdesin!!!!!

30 Aralık 10

vedalar

hani böyle içip içip zil zurna sarhoş olup ta
baş ağrısıyla uyandığında
tövbe edersin ya tüm likitlere
vedalaşırsın ya iyice
yalandır o vedalar bilirsin

deliler gibi yazan çizene yalandır kalemle vedalar
kış günü battaniye altında kahveye vedalar yalandır
ucuz kadınlarla sabahlayınca tek geceliklere veda yalandır
hüzünlenince akşam vakitleri
mutluluklara edilen vedalar yalandır hep
elinden kaçınca tutamadıkların
artık uzanmak istememelerin yalandır dostum
koşarsın koşarsın yetişemezsin ya
yalandır peşini bırakmalara edilen vedalar
can ister, can arzular
can yorulsa da , tükenmez
küfürler etsen de
içinde de kalsa yaşanmamışlıkların acısı
kırılsa da kalbinin her köşesi
can yorulsa da tükenmez
canan terketse de beklemediğin anda
sevmelere tövbeler
sevdalara vedalar yalandır
yalandır o vedalar bilirsin..